25 Mayıs 2011 Çarşamba

NAMUS

namus nedir ?  gunluk hayatta bize olan etkisinin onemi nedir ?  bana gore namus toplumdaki buyuk cogunlugun istediklerini yaptırmak icin urettikleri  ve herkesin bunu sorgulamadan kabul ettigi  hayali bir deger.  her ne kadar turkiyede sevismekle ozlesse de aslında insani kontrol altına alan , onu kısıtlayan ya da bir sey yapmaya zorlayan bir hastalık.  ugruna cinayetler isleyebilen  ya da  hayatini bunun ustune kuran insanlar arasinda olunca bunu sorgulamak lazım dedim ve bu sonuca vardim. 
     turk kızı  ile yabancı "ablamın" aynı davranıslar sergilemesi  ayni kısı tarafindan farklı hosgoru sınırları ıcınde degerlendırılebiliyor. bunun sebebi  bizden farklı , oteki olanin  davranislarindan bizim sorumlu olmayacagimiz dusuncesi tıpki yakınlık duydugumuzu sahiplenme , bizim istedigimiz gibi  yasamasini istedigimiz gibi. yani insanlarin namusu  karsısındaki kisiye gore degisiyor. peki neye gore ?   toplumda  insanlar arasinda  ilişkiler  olusurken bir sekilde bir  sorumluluk duygusu da olusmus. ataerkil toplumda olusan bu degerler  tabi ki kadının erkege olan sorumlulugu sekilinde.  insanlar sadece kendi sorumlulugundan olanlarin namusuna karısmakla kalmıyor diger cevresindekilerinde o degeri tasimasi icin buyuk bir ozveride bulunuyor. bunu olusturansa gecmisten gelen  ve bizim de ister istemez icinde oldugumuz " ölülerin demokrasisi" . gecmistekilerin deger yargilari bizim deger yargilarimizi belirliyor .

9 Ocak 2011 Pazar

çocuk ve sonuçları

Uzun zamandır yazmayı düşündüğüm yazıyı  finallere  hazırlanamazken vicdan azabindan kurtulmak için yazıyorum . Çoktandır yazmayı düşünüyordum aslında aile , çocuk , aidiyet duygusu ve sorumluluklarımız.

İnsan neden üreme ihtiyacı duyar? Bu sevişmenin sonucu mudur yoksa insanin özü üremeyi de beraberinde getirir mi ? Üremek insanin dogustan gelen iki iç güdüsünden biri olan cinselliğin sonucudur bana göre. Cinsellik beraberinde üremeyi getirmiştir ancak günümüzde doğum kontrol yöntemleri bu kadar gelişmişken çocuk sahibi olmak nedendir ?  Ya da insan çocuk sahibi olmak gibi büyük sorumluluk gerektiren bir şeyi neden ister ? Daha önce tatmadiğiniz duyguyu neden zorunluluk gibi hisseder. Bana göre bu , dünya düzeninde toplumun bireylere dayatmasıdır.  Klasik oku,askerlik yap evlen , cocuk yap ve öl.  İnsanin hayatını özetleyen  kelimeler bunlar. Çocuk insana buyuk sorumluluk getirirken bir yandan da insan tutsak ediyor ,  özgürlüğünü elinden alıyor. Sırf çocuğunun   toplum değerlerinde daha yüksek statü kazanması için düşüncelerine aykırı eylemlerde bulunabiliyorsun. Peki  öyleyse insan neden  buna rağmen ürer? Doğada  insanda her hayvan gibi cinselliği doyasıya yasamak ister  - ki toplum tarafindan dışlanmamak için evlenir de-  bu eylemin sonucu olarak nesillerini devam ettiren bireyleri oluşturur. İnsanlar  bunu gerçekten istiyor mu  ya da  daha once tatmadıkları bir duyguyu isteyip istemediklerini  nerden bilebiliyorlar?

Belki de insanın  çocuk sahibi olmasindaki temek dürtü kendi pişmanlıklarını telafi edemeyip bunu çocuk üstünden yaşamaktır. Öyle olmaz mi hep zaten  ben okuyamadım sen  oku ya da benim hayatım sensin evladim ve yahut ben senin için calışıyorum gibi laflarla aslında  kaybettiğimiz hayatlardan kurtulup yeni bir hayata geçiş yapmak isteriz belki de. Gençken  isteyip elde edemediklerimiz veya  yaşamadıklarımızı çocugumuz üstünden yasamak isteriz, onu yönlendirmeye çalişmamız da bu yüzdendir. işte,okulda,futbolda,cinsellikte, ilişkide kaybetmişliğimizi bu sefer yenmek isteriz  onun sayesinde. Oğlumuzu kendi tuttuğumuz takımı tutması için zorlarız  ya da  hep çalmayı istediğimiz ancak bir türlü başlayamadığımız enstürmanın kursuna zorla yollarız onu. Artık o bizim simsteki karakterimiz oluvermiştir bir anda.

Temel ihtiyaçlarından biz sorumluyuzdur  . Daha iyi yaşasınlar diye  daha çok çalışırız sonra da  emeklilik vaktinde torunların daha iyi yaşamasını amaçlayan evlatların daha çok çalışmasını görürüz.Çocuk  sahibi olduktan sonra kafana esen şeyi yapmazsın , daha çok çalışıp daha çok üretmelisin ki daha iyi sartlar altında yaşasın "kendi" evladiın. Onun  sistemde senin gibi hayatını tüketmediğini görmek için en zengin en güçlü olmak isteriz çoğu zaman. Bazen de kabullenme, şükretme  gelir ki o ayrı bir yazı konusudur. Aslında amaç evladının daha az sürünmesinden başka bişey değildir. Çocuğumuz için hayallerimizden , umutlarımızdan vazgeçeriz çoğu zaman ya da korkularımız artık daha büyüktür. Risk alamayız çünkü artık sorumluluk sahibiyizdir. "benim" "bizim" diye  yaftaladığımız bireyler vardır artık.    

Toplumda sahiplendimiz  bireyleri doğduklarında  beri ötekilerden farklı severiz. Direk sevgi büyütürüz ona karşı çünkü onu kendimiz saniriz. Sistem , sana  yeni bireyin tüm sorumluluklarının sana ait olduğunu hissettirerek sana sahip olur. Önceden kolaylıkla alabildiğin kararları alırken artık iki kere düşünürsün. Cesaret gösteremeyip  aklında olan fikirleri artık aklına getirmemeye başlarsın , unutmaya zorlarsın kendini çünkü artık ebeveynsindir. 

Çocuk sahibi olunca bir anda kendimizden ödün veririz. Artık daha az arkadaşlar  takılmamız gerekiyordur ya da sevgilini elini daha seyrek tatmalıyızdır. Ağırlığı olmalı çünkü  ailenin artık sokakta öpüşmek yerine çocuğumuz öperiz  çünkü artık sevgili değil anne-babayızdır. Sevgilimize gösterdiğimiz  ilgiyi ve sevgiyi artık  çocuk üstünden gösteririz.

Çocuk sahibi olmakta çoğu davranışımız gibi toplum tarafında bize empoze edilen eylemlerden yalnızca biridir. Benim gözümde  sistemin daha iyi işlemesini sağlayan , devleti  yücelten şeylerden biri olmanın yani sıra   hiçe yakın özgürlüğümüze de kelepçe vurur.  

26 Aralık 2010 Pazar

Tam 15 dakika önce 4 kişi içerken İsmail'in iyi bir baba olup olmayacağını tartıştık ve bütün oylar İsmail'den -çok çok afedersiniz- bi y****k olmayacağı şeklinde verildi. Sizde oyunuzu anketi kullanarak verebilirsiniz

Saygılarımla,
Eren Erdoğan
İsa'nın piiz arkadaşı

18 Aralık 2010 Cumartesi

mutluluk

evet dostlar bir hafta sonra  ilk biram yanimdayken yaziyorum size. Az once ilk yudumu aldığımdaki mutlulugu tarif etmek zor  ama  uzun zamandir goremedigiz sevgilinin sacini oksamak gibi bisey desem  bilmem yeterli olur mu ? bilgisayardan gelen muzık , sigara , bira   uzun zamandır kendımi bu kadar iyi hissetmemistim  bi de imam ezanin sesini az biraz kıssa daha iyi olurdu ama dinli insanlarin oldugu toplumda yasiyoruz. Ne kadar karsiyaka maçı gidememenin ezikligini yasamda  beraberligin burukluğuyla avutuyorum kendimi. Ben gitsem yenilirdik çünkü. neyse dostlar  her gununuz  cumartesi olmasi dilegiyle  bu cocuk icmeye devam eder

17 Aralık 2010 Cuma

matematik calısırken hayatımı sorgulamak ders calısmamak ıcın bahane mi yoksa bugun gittiğim body worlds'un etkisinde mi kaldım ? Vizeler,notlar,sevgi,para,sorumluluk,eğlenme isteği...  kafamı toplarlayamamamin sebebi ne? piyasa muhendisi olup, yılda 2 hafta icin kopek gibi calismak? bu mudur hedefim? bunun için mi yasiyorum? Ya da daha guzel bir kadını daha nezih bir yerde opmek icin mi ?
opmek opmektir aslında nerde olursan ol.
sistemi bilip de bisey yapamamak ya da  yapmaya gotu yememek bu olsa gerek. olmeyi bekleyen  insanlar gibi yasiyorum, uretmeden,zaman oldurmek icin aptalca seylerle ugrasan insanlar gibi. Emeklilik hayali kuranlari daha iyi anlamaya basladım. Hayatının ufak kısımları dısında dumene oturamamış insanlar  gibi ellimden sonraki hayatımın  portresini ciziyorum. Body worlds demisken, bugun gittim ve hayatın aslında cok bos  oldugunu onaylattım kendime. Her gun sokakta gordugumuz insanlarin  kadavralarını gorunce garipsiyor insan, ne farkımız var ki onlardan? Onlar bedenlerini bilime armagan edecek kadar "delikanlı"  o kadar ! Yasayacagım su hayattı - ki kısa olacak - aptal streslerle , sacma mucadelelerle gecirmek nasıl bir kafanın sonucudur? Sigaramı bitirip ders calısmaya gidecekken pink floyd'tan high hopes geliyor ;

the grass was greener
the light was brighter
with friends surrounded
the night of wonder